Geçtiğimiz hafta ikinci şans haftasıydı bu demek oluyor ki düello haftasıydı. Yeni sisteme göre 8 şarkı içinden oylama sonrası 5 tanesi bir üst tura çıktı ardından tekrar yapılan oylamayla düellolar belli olmaya başladı Anton Ewald ile Behrang Miri, Robin Stjernberg ile de Martin Rolinski Eşleşti. Geriye kalan 5. yarışmacı Erik Segerstedt & Tone Damli'ye ise veda ettik. Düelloların ardından yapılan oylamayla finale çıkan isimler Anton Ewald ile Robin Stjernberg oldu! İkisinin de saç yapısının, boyların v.s benzemesinden ötürü internette baya eğlence konusu oldular beni en çok güldüren @oscarberander isimli kullanıcının yazdığı cümle oldu... "My name is Robin, this is Anton, and together we are RobTon." (Bu repliği Jedward'dan biliyoruz)
Ayrıca geçtiğimiz haftanın konukları Jedward'dı!!
Uzun bir melodifestivalenden sonra altıncı ve son haftaya gelmiş bulunuyoruz! Final Bu Akşam!!
Şimdiye kadar yapılan her final harikaydı ama benim için ilk gece ve geçtiğimiz hafta daha bir muazzama yakındı. Geceye, yarışmanın Malmö'de yapılmış olmasından kaynaklı Eurovision klişelerinden oluşan küçük bir şovla başladık. Televizyonda spikerlerin konuşmasından tutun açılışın yöresel kıyafetlerle yapılmasına kadar hatta Danny ve Gina'nın içine Eurovision sunucusu kaçtı. Tipik Eurovision sunucuları gibi gereksiz enerji, birbirlerine sataşmalar ve kötü şakalar yaptıkları sırada bu sene Eurovision'u sunacak Petra Mede sahneyi bastı. İsveççe olduğu için çok anlamasam da onları ezecek, küçük düşerecek söylediği Danny ve Gina'nın sevimli mimiklerinden belliydi. Şovu izlemek için Buraya Tıklayın
Gecenin en iyisi benim için Robin Stjernberg içindi. Ancak performansı onu yalnız ikinci şansa taşıyabildi. İkinci şansa çıkan diğer bir isimse Behrang Miri oldu. İkisini de bu akşam tekrar izleyeceğiz.
Final ise gerçekten hak eden iki kişiye gitti.
Bu finalde herkesin kesin kazanacağına emin olduğu geçtiğimiz senenin Melodifestivalen üçüncüsü Ulrik Munther, finale çıktığını öğrendiğimiz ilk isimdi. Thomas G:son imzası taşıyan şarkısı oldukça Coldplay tarzındaydı. Açıkcası Ulrik'e çok yakışmıştı. Şimdiden kazanacağı dedikoduları dönmeye başladı ama ben hala o kadar ileri gidebileceğini düşünmüyorum. Haftaya göreceğiz.
İkinci isim ise inanılmaz etkileyici bir şov ve performans sergileyen Ralf Gyllenhammar oldu. Onun da şimdiden büyük favoriler arasında olduğunu belli etmeliyim.
Aynı zamanda gecenin ara şovunda ALCAZAR (2003, 2005, 2009, 2010 Melodifestivalen) vardı. Yıllardan sonra onları izlemek harikaydı. Şova 2009 yılındaki şarkıları Stay The Night ile başladılar bir an içime mutluluk doldu kendimi 2009'da hissettim ki o yıl en güzel Melodifestivalen'di. Ardından 2005 yılındaki şarkıları Alcastar'ı ve son olarak 2003 yılında yarıştıkları Not a Sinner Nor a Saint'ı söylediler ayrıca şarkıya Danny'de eşlik etti hatta 2005 yılında grupta olan Magnus Carlsson'ın yerine Danny konulmuş ve çok da hoş olmuş. Danny hemen uyum sağladı.
Şimdiye kadar yapılan her final harikaydı ama benim için ilk gece ve geçtiğimiz hafta daha bir muazzama yakındı. Geceye, yarışmanın Malmö'de yapılmış olmasından kaynaklı Eurovision klişelerinden oluşan küçük bir şovla başladık. Televizyonda spikerlerin konuşmasından tutun açılışın yöresel kıyafetlerle yapılmasına kadar hatta Danny ve Gina'nın içine Eurovision sunucusu kaçtı. Tipik Eurovision sunucuları gibi gereksiz enerji, birbirlerine sataşmalar ve kötü şakalar yaptıkları sırada bu sene Eurovision'u sunacak Petra Mede sahneyi bastı. İsveççe olduğu için çok anlamasam da onları ezecek, küçük düşerecek söylediği Danny ve Gina'nın sevimli mimiklerinden belliydi. Şovu izlemek için Buraya Tıklayın
Gecenin en iyisi benim için Robin Stjernberg içindi. Ancak performansı onu yalnız ikinci şansa taşıyabildi. İkinci şansa çıkan diğer bir isimse Behrang Miri oldu. İkisini de bu akşam tekrar izleyeceğiz.
Final ise gerçekten hak eden iki kişiye gitti.
Bu finalde herkesin kesin kazanacağına emin olduğu geçtiğimiz senenin Melodifestivalen üçüncüsü Ulrik Munther, finale çıktığını öğrendiğimiz ilk isimdi. Thomas G:son imzası taşıyan şarkısı oldukça Coldplay tarzındaydı. Açıkcası Ulrik'e çok yakışmıştı. Şimdiden kazanacağı dedikoduları dönmeye başladı ama ben hala o kadar ileri gidebileceğini düşünmüyorum. Haftaya göreceğiz.
İkinci isim ise inanılmaz etkileyici bir şov ve performans sergileyen Ralf Gyllenhammar oldu. Onun da şimdiden büyük favoriler arasında olduğunu belli etmeliyim.
Aynı zamanda gecenin ara şovunda ALCAZAR (2003, 2005, 2009, 2010 Melodifestivalen) vardı. Yıllardan sonra onları izlemek harikaydı. Şova 2009 yılındaki şarkıları Stay The Night ile başladılar bir an içime mutluluk doldu kendimi 2009'da hissettim ki o yıl en güzel Melodifestivalen'di. Ardından 2005 yılındaki şarkıları Alcastar'ı ve son olarak 2003 yılında yarıştıkları Not a Sinner Nor a Saint'ı söylediler ayrıca şarkıya Danny'de eşlik etti hatta 2005 yılında grupta olan Magnus Carlsson'ın yerine Danny konulmuş ve çok da hoş olmuş. Danny hemen uyum sağladı.
Geçtiğimiz Cumartesi benim için tam anlamıyla mükemmeldi. Yıllardır ulusal final anlamında bir günde bu kadar sevinç yaşadığımı sanırım hatırlamıyorum. Öncelikle Sanremo'nun 5. Günü yani final akşamıydı ve Melodifestivalen ile çakışacak diye tedirgindim derken Melodifestivalen yaklaşık 1 saat erken başladı. Bütün şarkıları rahatça dinleyebildim hatta Gina ile Danny'nin her hafta yaptığı muhteşem şovunu da seyrettim! (Bunun anlamak biraz zor gelebilir ama iki sevdiğim finali aynı anda seyretmeye çalışmak zorunda kalmamak haftalardır sahip olmadığım bir lükstü!) Sonuç olarak geçtiğimiz haftaki şarkılar içinde parlayan 4 tane vardı ve şansa bakın ki onlardan 2 tanesi finale 2 tanesi ikinci şansa gitti!! (Cumartesimi güzelleştiren bir diğer şey bu tabii ki :)) Ben oylama sırasında seçilen şarkıları görüp mest olurken Twitter ve Facebook'taki fanlar kafayı yemiş bir haldelerdi. Sadece Türk fanlardan bahsetmiyorum bütün Avrupa'daki! Sebebi de korkunç alt yapılı müziklerin üstüne klişe dans hareketlerini, fanlar görmekten, şarkıcılar yapmaktan sıkılmadı da ondan.
Eurovision havasında geçen İsveç'in ulusal finali olan Melodifestivalen'de 3. haftadayız. önce geçen hafta neler olmuş bir bakalım.
Gecenin açılışını Ann- Louise Hanson (Melodifestivalen 1967), Towa Carson (MF 1968), Siw Malmkvist (MF 1961) yaptı. Sahneye, Eric Saade'nin Eurovision'da üçüncü olduğu şarkısı 'Popular'ı ' Pensionar(Emekli) coverı şeklinde söyleyerek çıktılar. yarışmanın arasında ise birlikte katıldıkları 2004 Melodifestivalen'de söyledikleri ve onuncu oldukları Thomas G:son imzalı C'est Ma Vie'yi söylediler. -Pensionar'i izlemek için Buraya Tıklayın -C'est La Vie'yı izlemek için Buraya Tıklayın -Melodifestivalen 2004 performanslarını izlemek için Buraya Tıklayın
Gecenin elenenlerine bakalım. Felicia Olsson: Adele tarzı yaratılmaya çalışılmış ve güzel de olmuş açıkcası. Şarkısında ise Maria Haukaas Storeng ( Norveç adına 2008 Eurovision'da yarışıp 5. olmuştu) imzası bulunuyordu. İzlemek için Buraya Tıklayın
Joacim Cans: Bence gecenin en iyilerinden biriydi. Şarkısının ve kendisinin enerjisi fazlasıyla iyiydi ancak Eurovision'a gidecek kadar değildi tabii ki. İzlemek için Buraya Tıklayın Swedish House Wives: Oluşturulabilecek en iyi ekibi oluşturdukları halde bunu değerlendiremeyen Swedish House Wives'ın kariyerleri ve gayate başarılı sesleri maalesef korkunç kıyafetleri, şovları ve şarkıları üzerine geçemedi. İzlemek için Buraya Tıklayın Rikard Wolff: Gecenin en sıkıcısı Rikard Wolff'du şarkıyı söylemek için baya çırpındı.İzlemek için Buraya Tıklayın
Andra Chansen yani ikinci şansa kalanlar gecenin favorileriydi. Yılın favorisi gösterilen asıl mesleği kareograf ve dansçı olan Anton Ewald, Greas'den kaçmış tarzıyla pozlar keserek yaptı şovunu. Şarkıysa bana Justin Bieber - Baby'i hatırlattı. Şarkıyı da 'vokaller sağ olsun' şeklinde söyledi. Açıkcası ben daha hayranlık uyandıracak bir şey bekliyordum. Performansı İzlemek için Buraya Tıklayın
İkinci şansa kalmayı hiç beklemeyen Erik Segerstedt ve Tone Damli'nin performansları ne kadar iyi olsa da negatiflik saçan enerjileri sayesinde kendinize yakın hissedemiyorsunuz. Kendileri çok şaşırsa, üzülseler de direk finale gidecek kadar iyi değillerdi açıkcası.
Gecenin şanslıları ise...
Geçtiğimiz seneden de tanıdığımız ve böyle bir şov yapacağını rahatlıkla tahmin ettiğimiz isim Sean Banan, gecenin kazananıydı elbette. böyle bir showu yalnız ondan görebilirsiniz. Maddi manevi her şeyi böyle bir şova harcayacak tek insan o. Açıkcası ben çok seviyorum ama Eurovision sahnesinde de joke entry görmek de istemiyorum.
Gecenin şoku Louise Hoffsten oldu. Herkesin belki de gecenin sonuncusu olacak diye düşündüğü Louise Hoffsten, direk finale çıkmayı başardı.( İsveç halkının arada ne yapacağını bilemiyorsunuz bu yüzden birinci seçerlerse şaşırmayacağım artık) (1. Akşam neler olmuş ve 2. Akşam yarışan yarışmacıların ayrıntılı bilgileri için Buraya Tıklayın )
ve tabii ki her gecenin en güzel anı Danny ve Gina'nın yaptığı şovlar oluyor. Geçtiğimiz hafta ise Danny'nin Melodifestivalen'e ilk solo katılımı olan ve ikinci olduğu şarkısı In The Club'ın Indie Club'a dönüşünü izledik.
Yarışmadan sonra gelen bilgilere göre de 2006'dan bu yana kırılan reyting rekoru geçtiğimiz Cumartesi kırılmış.
Yılın en güzel dönemi Eurovision ile geçen 2 hafta olsa da
biz fanların vazgeçilmezi olan bir diğer şeyse İsveç Ulusal Finali
‘Melodifestivalen’ . Tam anlamıyla
Eurovision kıvamında geçen ve her karesinden haz alabileceğiniz bir yarışma bu. Hani bizim ülkede hep denir ya “Eurovision’u
en çok önemseyen biziz.” İşte bu sözü her duyduğumda sinirlenme sebebim bu
yarışmaları takip edip, izliyor olmam. Melodifestivalen’i izlemeye başladığım
yıldan itibaren bugüne kadar neler öğrendimi yazsam ciltlik kitap çıkabilir.
Boşuna dünyanın ikinci büyük müzik endüstrisi İsveç’de değil.
Melodifestivalen heyecanı ise sunucuların Danny Saucedo ve
Gina Drawi olduğunun açıklanmasıyla
başladı diyebiliriz. Gina’yı Hepimiz 2012 Melodifestivalen’i İsveç’in en iyi
seslerinden biri olan Sarah Dawn Finer ve oyuncu Helena Bergström ile birlikte
sunmasıyla tanıdık. Danny ise son yıllarda Melodifestivalen’in ‘Talihsiz
ikincisi’ olarak biliniyor. Danny’nin
macerası 2009’da grubu E.M.D ile birlikte ‘Baby Goodbye’ isimli şarkıyla
Melodifestivalen’de yarışmasıyla başlıyor. Ancak o sene finali 3. Bitirdiler. Bunun ardından Danny bu kez 2011 de ‘In
The Club’ isimli şarkıyla solo katıldı. Ancak 2010’da kazanamayınca yarışmaya geri
dönen Eric Saade’yi geçmeyi başaramadı. Bunun üzerine 2012’de
Danny, Eric gibi yapıp yeniden katıldı. Bu sefer de daha güçlü bir rakip olan
Loreen’in arkasında kaldı. 2 sene üst üste 2.bitirince bu sene sunucu olmanın
daha mantıklı olduğunu düşünmüş olsa gerek. (Bknz. Mans Zelmerlöw 2007’de 3.ü
2009’da 4.ü Bitirince 2010’da sunucu olmuştu)
Bana kalırsa Danny bu sene katılsaydı kazanmak için büyük
şansı vardı ancak sunucu olmasının da bize avantaj sağladığını söylemeliyim.
Melodifestivalen’in en güzel yanlarından biri sunucuların müzikal kıvamında
şarkılar söyleyip boş vakitleri doldurmalarıdır. Yıllardır M.F izlerim ama
hiçbir zaman bu seneki gibi harika bir show görmedim. Henüz 1. Yarı Final
akşamında böyle bir show seyrediyorsak bu akşam ve önümüzdeki haftalar da neler
seyrederiz bilemiyorum.
Açılışta Gina Euphoria’yı İsveççe sözlerle söylüyor. Bizim için
bir anlam ifade etmese de eğlenceli olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Showun yarısında Danny geçen seneki şarkısı
‘Amazing’ in showunda kullandığı kostümüyle geliyor.
Ve ağzımız
açık izlettiren o show. Danny’nin Sahneye ne kadar yakıştığı konusunda herkes
hemfikir muhtemelen. Sahnede ona eşlik edenler ise Komediyen ve aynı zamanda
2007 ve 2008 Melodifestivalen sunucu Kritian Luuk ile 2004 İsveç temsilcisi
Lena Philipsson.
Bu senenin 1. Yarı final şarkıları çok güçlüydü. Melodifestivalen’de
ilk kez geçen sene ‘Shout It Out’ ile gördüğümüz David Lindgren bu sene de
şansını denemek için gelmiş. David’i seyrettiğinizde aklınıza direk Eric Saade
ve Danny gelebilir. Ancak David’i onlardan ayıran avantajları ise sahnede daha
çok dans ettiği halde nefesi kesilmiyor ve kusursuz bir şekilde şarkıyı
söyleyip iniyor. David aynı zamanda müzikal oyuncusu ‘Singin’ in the Rain,
Hairspray, Mamma Mia ve High School Musical’ da oynamış. Verdiği bir ropörtajda
çocukluğundan beri Melodifestivalen hayranı olduğunu ve bu sahnede olmanın bile
onun için çok önemli olduğunu söylüyor. Bu seneki şarkısı ‘Skyline’ a gelirsek
de şarkı geçen senekinden çok da farklı değil.
Şarkının tarzı, David'in dansları ve kıyafetleri neredeyse aynı. Bu sene şansının daha yüksek olduğu da bir
gerçek. Nitekim gecenin direk finale gitmeye hak kazanan ilk ismi oydu.
Gecenin en
çok ilgi gören ikinci ismiyse YOHIO oldu. Sürekli kız mı erkek mi tartışmaları
yapıldı ama Twitterda YOHIO'nun da yazdığı üzere kendisi bir erkek. Ne yalan
söyleyeyim ilk gördüğümde ben de kız zannetmiştim. İsminden ve tarzından da
belli olacağı gibi Japon Rock grupları havasında ve normalde ‘Seremedy’ isimli grubun solisti fakat Melodifestivalen’de işleri biraz karıştırmış. Desaiha isimli rock grubunun
iki gitaristi ve kendi grubu Seremedy’nin davulcusuyla sahneye çıkıyor.
Tarzlarının alışılmışın dışında olması ise fazlasıyla işlerine yarıyor. Şarkısı ‘Heartbreak Hotel’ ise rock sevenden
de sevmeyenden de ilgi gördü ve görüyor.
(SVT her
sene birincilerin videolarını final akşamına kadar inernetten kaldırdığından
dolayı bir haftadır çok konuşulan iki birincinin şu an için bulunabilir videoları.)
Gecenin diğer iki kazananıysa Cookies ‘N’ Beans ile İsveçlilerin Efsane diye çağırdıkları
‘Eric Gadd’ oldu. İkisi de ‘Andra
Chansen’ yani İkinci Şans finaline
gitmeye hak kazandılar. Benim içinse gecenin en büyük şoku Avrupa çapında üne
sahip olan ve harika bir tarzı olan Jay – Jay Johanson oldu. Şarkısı Paris daha
ilk melodisinden insanı etkisi altına alıyor demek istiyorum ama sanırım bir
tek beni almış olacak ki geceyi son sırada bitirdi.